Monday 5 May 2014

Spontan Asiyan

İş yerinden tek gün izin alarak önceki hafta sonunda Türkiye'ye geldim. 3 günlük bu süresi mini kendisi maksi gezi içerisinde yaptıklarımı sıra sıra yazmaya kalkarsam, teknoloji sağolsun yer problemi yok, sayfa aşağıya doğru, sonsuza uzanırcasına uzanır da benim tüm gün klavye başında olmaktan yorgun düşen bileğim hangi yana düşer bilemiyorum. 

O yuzden başını sonunu es geçip, İstanbul'a vardığımın 5. saatinden başlıyorum.

Emirgan'dan Beşiktaş'a gitmek için durduğum taksiye, mini bavulumu verdikten sonra şöföre "Ortaköy'e lütfen" demek çok klasik bir davranış idi pek çok kişi için. 

Biraz ilerledikten sonra yol kenarında Aşiyan Müzesi tabelasını görüp, 15 sn sonrasında "Afedersiniz fikrimi değiştirdim, siz beni Asiyan Müzesine bırakın lütfen" lafı ise tam benlik bir harekettir. 

Tüm gece uyumadan gelinen ucak yolculuğundan sonraö yanımda tın tın el çantası modunda taşıdıgım şu valiz (+ el cantası + fotograf makinesinin cantası) ile müze gezmesine karar verdim.


Taksi ile yukarı doğru tırmanırken aklıma düşen sorunun cevabını taksiden indiğimde otomatik olark almış oldum. 

iç ses 1: Acaba araclar müze kapısına kadar gidebiliyor muydu?
iç ses 2: Elbette hayır, güzelim arnavurt kaldırımlarının keyfine vararak yukarı kadar tırmanacaksın. hahahhah

Tam o noktada aklıma başka bir soru daha geliyor, Üniversitede okurken gezmeye geldiğimizde elimizde kitaplar ile bir merdivenlerde çekilmiş bir fotografımız vardı, o fotograf müzeye çıktığımız gün çekilmişti de o merdivenler acaba neresindeydi?

cevap için fazla beklemeye gerek yok elbette, bayırı çıktıgım anda cevabımı da almıs oldum.


Şair "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak...."
demiş.
Eteklerde olmasa da yerlerde bol bol yaprak var Allahtan arza ağlayarak bakmak yerine de sağıma soluma ne güzel detaylar var diyerek bakıyorum.

Aşağıdaki fotografları çekerken de ağır ağır çıktım bu merdivenleri. Hala da karar verebilmiş değilim, bu ağırlığın sebebi her bir basamakta fotograf çekmek için durmuş olmam mı yoksa yanımda taşıdığım sevgili eşyalarım mi? 




Tevfik Fikret'in evinin bahçesine ulaştığımda beklediğim manzarada ise hiç bir değişiklik yoktu.




bır panorama denemesi
Bahçede hatırladığım manzaranın keyfine iyice vardıktan sonra daha öncesinde iki defa gelmeme rağmen bir türlü içini gezemediğim Tevfik Fikret'in evini yani Aşiyan Müzesini gezdim.


Görevlilerin meraklı bakışları arasında valizimi kapının kenarına bırakıp, bana verdikleri sesli rehber sistemine de kulaklığımı takıp evi her bir köşesine varana kadar uzun uzun gezdim. 

Evin planlarını kendisi özel olarak uzun uzun çalışmış ve çevresi ile bu kadar uyumlu, içinde bulunmaktan insana bu kadar keyif veren bu evi inşaa etmişler. 

Her bir odasını gezerken içeride sergilenen eserler kadar ve belki de daha fazla evi hayranlıkla izliyordum. Her bir odada camların yerleştirilişi, doğal ışığı alışı, camdan görmüş olduğu manzaranın incelikli hesabı.. herbirisine ayrı hayran kaldım. 

Tevfik Fikret'in sahip olduğu tablolar, ve diğer sanat eserleri ve Tevfik Fikret'in hayatı ile ilgili olarak müzede aktarılanlar da oldukça ilgi çekici idi. 

Hiç acele etmeden her bir odanın tadına vara vara gezdim. Ne yazık ki fotograf çekmeye izin yoktu, Doğruyu söylemek gerekirse orada yasadığım keyfi fotograf ile aktarmam pek de mümkünmüş gibi gelmiyor şu anda bana.

Evden dışarı çıkarken, günümüz mimarları acaba bu evi yeterince inceliyorlar mı? diye aklımdan da geçirmeyi ihmal etmedim.

Pek çok ziyaretçisinin aksine, bahçeyi de evi gezdiğim gibi detaylı bir şekilde gezdim. 


"Üç Güzeller" diye isimlendirdiği bu üc ağaç gerçekten çok güzellerdi. Agaçların hemen yanına yerleştirilmiş şu taştan seyir yeri ve hemen yanına yine taştan bir sehpa da düşünülmğş. Doğa ile son derece uyumlu. Buradan baktığında ise muhteşem boğaz manzarası kıtabına ya da akşam üstü çayına eşlik ediyordu belki de.


 Bahçenin bir diğer köşesinde de üzerine kazıdığı şiiri görmek mümkün. Bu fotografta arap harfleri ile yazılmış yazıyı seçmek biraz güç.

Orijinal parçanın estetiğinden ya da zerafetinden yoksun olsa da aşağıdaki mermer yazıtta bize şiiri okuyabileceğimiz bir şekilde sunmuş müze yönetimi.


Bahçenin arka tarafında, Dubai'de görmeye pek alışık olmadığım, otu, böceği, çiçeği çekmeye devam ettim. : ) 
Buyrun size de bir kaçını sunayım..







ve ben böyle avare avare gezerken gelen bir telefon ile gün için yapmış olduğum planı hatırladım. Anında İstanbul trafiğinde Aşiyan'dan Feneryolu'na gitmenin süresini hesaplayıp hiç vakit kaybetmeden yola düstüm....


bizlere böyle güzel bir müze hazırlayanlara sonsuz teşekkürler. Meraklıları için söyleyeyim, müze ücretsiz, gezerken giydiğiniz galoşlar için kapıda bir bağış kutusu var. Bence o bagış kutusuna dönüşte bir kere daha uğrayın, kutuya attığınız  bozukluklara ilave yapmak isteyebilirsiniz. 

No comments: